16 Kasım 2010

Güzel Başlayan Bir Yazı Nasıl Mutsuz Sonla Biter

























Makinemde onlarca fotoğraf ve kafamda bekleyen bir dolu hikaye var yazmak için. Ama ne zaman ''hadi şunlarıda ekliyim,çıksın aradan'' diye heves etsem hesapta olmayan başka başka şeyler çıkıyor. Hafta sonu nasıl geçti anlamadım derken, haftanın yarısı gelmiş bile çoktan. Üç hafta önce Caddebostan'daki keyifli başlayan yürüyüşümüzün keyifsiz biten hikayesi bekliyor blogumu. İnsanın yanında gezen dört ayaklı bir arkadaşı olunca her an tetikte olması gerekiyor, n e zaman biri gelip keyfimize ot sürecek diye. Zaten
köpek bakımı başlıbaşına bir o kadar zor ama köpeğinizle şööyllee bi güzel tatlı tatlı gezmek daha da zor. Bazı insanlar bu keyfi bozmayı kendine görev edinmiş. Nitekim çoğu zaman eve geldiğimizde harpten çıkmış gibi oluyoruz.



Bu blogta daha önce hiç bahsetmemiştim. Bundan 7-8 sene önce dünyanın en akıllı köpeğini tamamen bir tesadüf eseri sahiplendik, Allah'ım bu süprizler nereye gidersem gideyim hiç bırakmıyor peşimi. Bu hikayenin baş kahramanı sevgili annem. Oda tam bir köpekkolik. Neyse annemin her gün rutin yürüyüşleri vardır, bir gün yine böyle bir yürüyüş sırasında peşine minik bir köpek takılmış, annemde kıyamamış eve getirmiş, bir süre sahibi vardır belki diye araştırma yaptık, ama o günlerde ortaya Tontonu sahiplenen hiç kimse çıkmadı. ''Tonton diye köpek ismi olurmu?'' diye sormayın, o zaten bundan önceki kedimin ismiydi. O da başlı başına ayrı bir hikaye... Neyse Tonton bizim evimizin neşesi kısa zamandada herşeyi oldu. Hala bahsederken kalbimin taaa orta yeri sızlıyor, gözlerim bir dolu dolu oluyor...
 O zamanlar tabii böyle köpek itaat eğitimlerinden filan bi haberiz. Kendi bildiğimiz şekilde evdeki görgü kurallarını öğrettik. Allahımm, o nasıl bir köpekti sanki önceki hayatında insanmışta doyamamış dünyaya yeniden ışınlanmış gibi... Şimdi hangi birini anlatsam diyorum uzar gider bu yazı. Tonton bizim yanımızda yaşadığı süre içinde güzel bir hayat yaşadı diyebilirim. Ama sonrasında başına gelmeyen kalmadı, şansızımın... Kaderi ve şansı ne yazıkki kötü yazılmış Tontonumun. Bizimkiler üç sene filan baktıktan sonra  bütün çabalarımla karşı çıkmama rağmen, ''-apartmandan havlamalarını bahane ederek şikayet ediyorlar'' diyerek başka birine, bize göstermek koşuluyla verdiler  Tontonumu. Ama sonra bir daha hiç göremedim onu. Annem onu görmeye gittiğinde Tontonun neler yaptığını yeni yeni anlatmaya başladı. Onu nasıl gözlerinde yaşlarla orda bıraktığını da yeni yeni anlattı. Hikayenin buraya kadarı çok tatsız ama sonrası çok daha acı. Keşke şimdi ki imkanlarıma o zaman sahip olsaydım onu asla başka birine vermelerine izin vermezdim, hep yanımda olurdu, hiç mutsuz olmadan... Ebeveynlerimizin bizleri dinlemesi yaşımıza paralel olarak ilerliyor ne yazıkki. Aklımda başka şeyler vardı halbuki bu yazıya başlarken ama beynim bunları söyledi parmaklarım işi halletti.























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Etiketler

bunlarda ilginizi çekebilir

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...